3 Ocak 2020 tarihinde İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani, Amerika Birleşik Devletleri’nin Bağdat Uluslarası Havalimanına yaptığı İHA bombalaması sonucu ölmüştü.
Amerika Birleşik Devletleri 29 Aralık 2019 tarihinde gerçekleşen ABD Bağdat Büyükelçiliğindeki gerçekleşen protestolardan sonra Amerikan personelleri tahliye ettirmişti ve büyükelçilik Iraklı protestocular tarafından yağmalanmıştı. Bu olaydan sonra, ABD bu protestonun arkasındaki kişiyi Süleymani olarak görmüştü ve Süleymani’ye suikast düzenlemişti.
Kasım Süleymani neden önemli bir kişilik ?
Kasım Süleymani Ortadoğu’daki istihbaratının en önemli isimlerindendi. Filistin’deki tüm grupların sevdiği, Suriye’deki şii grupların hizmet ettiği ve Ortadoğu’daki savaşların kaderini değiştiren kişilerdendi. İran’da ise halk kahramanı olarak görülüyordu. İran-Irak savaşında yaptığı hizmetler onu devlet içinde yüksek kademelere ulaştırmıştı.
Ölümünden Sonra
Kasım Süleymani öldüğünde gündemi takip ediyordum. Her haber kaynağı, şimdi İran ne yapacak diyordu. Nükleer silah kullanacak diyenden İran orduları ile Irak’a tamamen girecek diyen vardı. Ölümünden sonra binlerce insanın katıldığı bir cenaze ve cenaze izdihamında ölen 39 kişi dışında önemli bir haber yayınlanmadı. İran’ın yayınladığı bence çok kötü olan animasyonla beraber iyice prestij kaybeden bir İran ortaya çıktı. Herkes İran’dan silahlı veya kanlı bir kontra atak beklerken bu olayın üstünden 1,5 yıl geçmesine rağmen İran hiçbir aksiyonda bulunmadı ya bulunamadı.
Emri ben verdim demişti
Bir dönem önceki ABD başkanı Donald Trump is “ suikastten sonra askerlerimizin ölmesine sebep olan bu kişinin ölümünü ben emrettim.” dedi. Tabi sonra Cumhuriyetçi hükümetin geri çekilme politikaları ille Ortadoğu’da pasifize olan bir ABD gördük. ABD ile İran arasında ABD’nin suikasti üstlenmesine rağmen silahlı bir çatışma göremedik. Sanki bir 21. Yüzyıl Soğuk Savaşı izliyor gibiyiz. Ne yazık ki İran, SSCB kadar eli güçlü bir devlet değil. Ellerinde ambargo uygulanan bir devlet, farklı fraksiyonlara dağılmış bir halk, ekonomik krizler… vs. var. Tabi bu durumda dünyada farklı güçlü aktörler de çıksa, dünyanın askeri, ekonomik ve istihbarat olarak en güçlü devletine karşı silahlı bir mücadeleye girilmesi çok zor.
İran diktasındaki istikrar sorunu
İran yönetimine karşı ülke içinde insanlar korkup sussa da bir direniş var. Özgür olmayı seven toplum köklerine karşı bu baskıcı rejim kesimler tarafından nefret besleniyor. Halk tarafından çok sevilen Kasım Süleymani’nin öldürülmesi, ekonomik istikrarsızlığın düzenlemesi ve politik sıkıntılar insanın aklına başka bir ihtimal de getiriyor.
Kasım Süleymani’nin Ölümünü İran İstemiş olabilir mi?
Amerika’nın büyük bir istihbarata sahip olduğu Bağdat havalimanına uçakla gönderilen Süleymani bir kahraman edasıyla Bağdat’a ziyarete gelmişti . Büyükelçilik zaferinin bir gösterisi gibiydi. Peki İran neden ABD’nin bu kadar güçlü olduğu havalimanına en büyük komutanını gönderdi. Ülke içindeki sorunların Süleymani’nin ölümü ile halka unutturmak olabilir miydi? Halkın gözünde, kudreti ruhban takımının dahi üstüne çıkmaya başlaması olabilir miydi? Bunun sonucunda tüm halk ortak bir düşmana(ABD) karşı kenetlendi. Toplumdaki bireyler ekonomiyi, baskıları… unutmuş oldu ve kısa bir süreliğine illüzyon yaşadılar. Hükümet ise Süleymani’nin yerine İsmail Kaani’yi getirdiler. İstihbarat sistemini yine stabil duruma getirdiler. Peki bu durumda kim kazandı kim kaybetti ya da herkes için bir Win-Win durumu mu oldu ?
Son olarak İran’ın dünyaya servis ettiği o animasyon videosuna buradan ulaşabilirsiniz.
Yiğit C. GÖL